Multidisipliner yaklaşımla, minimal invaziv prosedürler, ilaçlar, fizik tedavi veya cerrahi değerlendirme gibi opsiyonlar kişinin durumuna göre değerlendirilebilir.
Varisler, özellikle bacaklarda bulunan genişlemiş ve şişmiş damarlardır. Bu damarlar, genellikle mavi veya koyu mor renkte olup, cilt üzerinde belirgin hale gelirler. Hem estetik hem de sağlık sorunlarına neden olabilen varisler, günlük yaşamı etkileyebilir ve tedavi edilmediğinde daha ciddi sorunlara yol açabilir. Endovenöz varis tedavisi, bu damar problemlerini çözmeye yönelik modern ve etkili bir yöntemdir.
Endovenöz varis tedavisi, varisli damarları termal veya kimyasal tekniklerle kapatmayı amaçlayan minimal invaziv bir tedavidir. Genel olarak, bu tedaviler hızlı, etkili ve düşük komplikasyon riski ile gerçekleştirilir.
Endovenöz Varis Tedavisi Türleri
Endovenöz Lazer Tedavisi (EVLT) Endovenöz lazer tedavisi, lazer enerjisi kullanarak varisli damarları tedavi eden bir yöntemdir. Lazer, damar içine yerleştirilen ince bir fiber ile uygulanır ve bu ısı enerjisi damarı kapatır. Bu tedavi genellikle lokal anestezi altında gerçekleştirilir ve hastanın hemen günlük yaşamına dönmesine olanak tanır.
Radyofrekans Ablasyon (RFA) Radyofrekans ablasyon, radyo frekans enerjisi kullanarak varisli damarları kapatır. Bu yöntemde, damar içine yerleştirilen bir kateter aracılığıyla enerji uygulanır ve damarın sıcaklık etkisiyle kapanması sağlanır. RFA da genellikle lokal anestezi altında yapılır ve hastanın hızlı bir iyileşme süreci olur.
Skleroterapi Skleroterapi, varisli damarlara özel bir solüsyon enjekte edilerek tedavi sağlayan bir yöntemdir. Bu solüsyon, damar duvarlarında tahrişe ve iltihaplanmaya neden olur, bu da damarın kapanmasına ve vücut tarafından zamanla emilmesine yol açar. Skleroterapi, daha küçük varisler ve örümcek damarlar için etkili bir tedavi yöntemidir.
Ön değerlendirme ve teşhis Öncelikle, uzman doktor tarafından yapılan muayene ve Doppler ultrasonografi ile varislerin şiddeti ve konumu belirlenir. Buna göre en uygun tedavi yöntemi seçilir.
Tedavi uygulaması Seçilen yönteme göre, endovenöz tedavi uygulanır. Genellikle lokal anestezi altında gerçekleştirilen bu işlemler, yaklaşık olarak 30 dakika ila 1 saat sürer. İşlem süresi, tedavi edilecek varis sayısına ve büyüklüğüne bağlı olarak değişebilir.
İyileşme süreci Tedavi sonrası, hastalar genellikle hemen ayağa kalkabilir ve günlük yaşamlarına dönebilirler. Doktorun önerisi üzerine, hastaların belirli bir süre kompresyon çorabı kullanmaları istenebilir. Bu, tedavi edilen damarların iyileşmesine ve kan akışının düzelmesine yardımcı olur.
Kontrol ve takip Tedavi sonrası, hastaların düzenli olarak kontrole gelmesi önemlidir. Bu kontrollerde, tedavi edilen varislerin durumu ve olası komplikasyonlar değerlendirilir. Gerekli durumlarda, ilave tedaviler uygulanabilir.
Minimal invaziv: Bu yöntemler, açık cerrahiye kıyasla daha az invazivdir ve daha az travma oluşturur.
Endovenöz varis tedavisi, varisli damarların etkili ve güvenli bir şekilde tedavi edilmesini sağlar. Minimal invaziv olması ve hızlı iyileşme süreçleri ile hastalar için ideal bir seçenektir. Eğer siz de varis sorunları yaşıyorsanız, bir uzmana başvurarak bu tedavi yöntemlerinden yararlanabilir ve sağlıklı bir yaşama adım atabilirsiniz.
PRP enjeksiyonları eklem ortamında hücresel iyileşme sağlamaktadır. PRP tedavisi dejeneratif diz hastalıklarında diz eklem hareketlerinde iyileşme ve ağrıda azalma sağlamaktadır. Tedavinin eklem kıkırdağının yenilenmesini sağlayarak, eklem içinde yastıkçık görevi görerek ve iyileşme sürecinin başlamasına yardımcı olan kök hücrelerin uyandırarak iyileşmeye sağladığı düşünülmektedir.
Yapılan çalışmalarda PRP, eklemlerde hasar görmüş eklem kıkırdağının onarımı ve rejenerasyonunu modüle eder ve mezenşimal kök hücre migrasyonu, proliferasyonu ve artiküler kondrositlerin (kıkırdak hücreleri) farklılaşmasının uyarılmasıyla kıkırdak dejenerasyonunu geciktirir (1). Yani, dizde kök hücreler birçok düzeyde tamirden sorumlu görünmektedir. PRP kök hücreleri hücreleri yaralanma bölgesine çağırarak (migrasyonu), kök hücrelerininden daha fazla oluşturarak (proliferasyonu) ve kıkırdak hücrelerini kıkırdak dokusuna dönüştürerek dizde tamiri sağlar.
Yumuşak doku yaralanmasına vücudun ilk tepkisi trombositleri olay yerine göndermektir. Trombositler hücreleri, proteinleri ve kök hücrelerin onarımını başlatan diğer büyüme ve iyileştirme faktörlerini taşır. PRP terapisi, trombositlerin daha yüksek bir konsantrasyonunu eklem içine göndererek doğal iyileşme sürecini destekler.
PRP'yi oluşturmak için kandan küçük bir numune (bir laboratuvar test örneğine benzer şekilde) alınır ve trombositleri diğer bileşenlerden ayıran kanı yüksek hızda döndüren bir santrifüje yerleştirilir. Ayrıştırılan konsantre trombosit zengin plazma (PRP) daha sonra yaralanma noktasına ve çevresine enjekte edilir. Kendi kanınız kullanıldığından, bulaşıcı bir enfeksiyon riski ve alerjik reaksiyon riski çok düşüktür.
PRP enjeksiyonlarında hasta ayakta tedavi edilir. Tedavi sonrasında hastanın hastanede kalmasına gerek yoktur. Hastanın kanı enjeksiyon için hazırlanması gerektiğinden, tipik bir prosedür 45 ila 90 dakika arasında bir süre alabilir.
Görüntüleme teknolojisinin kullanımı (ör., Ultrason veya skopi kılavuzluğu) doğru lokalizasyona enjeksiyonu sağlar. Hassasiyet önemlidir çünkü viskosupplementasyon tedavileri gibi PRP enjeksiyonları da doğrudan eklem kapsülüne yapılmalıdır. Bir şırınga ve iğne kullanılarak, eklem kapsülüne trombosit bakımından zengin plazma genellikle 3-6 mL miktarında enjekte edilir. PRP, eklem aralığında bir dizi biyolojik cevabı tetikler. İlk 2-3 gün bir miktar ağrı ve şişlik olabilir.
PRP tedavisi, aşağıdaki adımları içerir:
Hastalardan birkaç gün etkilenen eklem üzerinde baskı uygulamaktan kaçınmaları önerilir.
Fiziksel olarak zorlayıcı işe sahip olmayan hastalar genellikle ertesi gün işe dönebilir. Genellikle enjeksiyonlardan birkaç gün sonra şişme ve ağrı azaldığında hastalar normal aktivitelerine devam edebilir. Hastalar, doktor tarafından onaylanana kadar anti-inflamatuar ilaçlar almaya başlamamalıdır.
PRP tedavisi, diz eklemi ağrısı ve hasarının tedavisinde bir dizi avantaj sunar:
diğer eklem hastalıkları durumlarında etkili olduğu gösterilmiştir.
İyileşme sürecini hızlandırır: PRP tedavisi, büyüme faktörleri ve diğer iyileştirici bileşenler sayesinde, doğal iyileşme sürecini hızlandırabilir ve hasarlı dokunun daha hızlı onarılmasına yardımcı olabilir.
1980’lerin sonlarında tanıştığımız oksijen-ozon enjeksiyonları bugüne dek Avrupa’da %78.7 başarı oranıyla 20,000’den fazla hastada uygulandı (1).
Mekanizma nedir?
İntervertebral diskin anatomisine baktığımızda dışta fibröz bir kabuk ve içinde yumuşak (pulposis) bir çekirdek olduğunu görürüz. Bir travmaya bağlı olarak dıştaki fibröz kabuk yırtıldığında fıtıklaşma gerçekleşebilir, bu sıklıkla boyun (servikal) ve bel (lumbosakral) seviyelerinde oluşur. Bunun sonucunda içteki yumuşak madde dışarı çıkıp sinir köküne bası yapar, fıtıklaşan bir diskin neden olduğu ağrı bu şekilde gelişir.
Oksijen-ozon tedavisi patolojiyi üç farklı etki mekanizmayla iyileştirir:
Minimal İnvaziv: Ozon tedavisi, minimal invaziv bir prosedürdür ve büyük bir cerrahi müdahale gerektirmez. Bu nedenle, hastaların iyileşme süreci daha hızlıdır ve normal aktivitelerine daha çabuk dönebilirler.
Ağrı ve İnflamasyonu Azaltma: Ozon tedavisi, bel fıtığı nedeniyle oluşan ağrı ve inflamasyonu azaltmaya yardımcı olabilir. Bu tedavi, ağrı kesicilere ve anti-enflamatuar ilaçlara bağımlılığı azaltarak, hastaların yaşam kalitesini artırabilir.
İşlem Süresi: Ozon tedavisi, genellikle 30-60 dakika süren kısa bir işlemdir ve hastanede yatış gerektirmez.
Komplikasyon Riski Düşük: Ozon tedavisi, düşük komplikasyon riski ile ilişkilidir ve genellikle güvenli bir tedavi yöntemi olarak kabul edilir.
Ozon diskektomi, ozon gazının direkt olarak hastalıklı diske enjekte edildiği minimal invaziv bir tedavi yöntemidir. Bu işlem, disk içerisindeki hidrojen peroksit ve lipit oksidasyonu sonucu oluşan kimyasal reaksiyonlar sayesinde hasar görmüş dokuların küçülmesine ve iltihaplanmanın azalmasına yardımcı olur. Böylelikle, sinir köklerine baskı yapan disk doku azalır ve hastanın ağrısı hafifler.
Diskosan tedavisi, ozon diskektomi ile birlikte kullanılan ve ozon gazının yerine disk içerisine sıvı biyolojik madde enjekte edilen başka bir minimal invaziv yöntemdir. Diskosan, diskin su tutma kapasitesini artırarak ve yapısal hasarı onararak hastalıklı diskin sağlığına kavuşmasına yardımcı olur.
Oksijen-ozon tedavisi herkes için uygun değildir. Eğer bacaklarınızda kuvvet kaybı, idrar kontrolünü sağlayamama, kireçlenmiş diskler veya omurilik sıkışması yaşıyorsanız cerrahi daha öncelikli bir seçenektir. Tıbbi geçmişinizi doktorunuzla her zaman paylaşın. Doktorunuz fıtıklaşmış disk ağrınızın azalması için oksijen-ozon enjeksiyonlarının – veya diğer tedavi çeşitlerinin- size uygun olup olmayacağı konusunda yardımcı olacaktır.
Her ne kadar ozon tedavisi genellikle güvenli bir tedavi yöntemi olarak kabul edilse de, bazı riskler ve yan etkiler söz konusu olabilir. Bunlar şunları içerir:
Enfeksiyon: Enjeksiyon bölgesinde enfeksiyon riski mevcuttur. Bu risk, steril teknikler kullanılarak en aza indirilebilir.
Alerjik Reaksiyon: Nadir durumlarda, ozon gazına karşı alerjik reaksiyonlar meydana gelebilir.
Ağrı ve Rahatsızlık: İşlem sırasında ve sonrasında, hastalar geçici ağrı ve rahatsızlık yaşayabilirler. Bu, genellikle kısa süreli bir durumdur ve tedavinin etkisiyle azalır.
Geçici Uyuşma: Enjeksiyon yapılan bölgede geçici uyuşma ve hassasiyet oluşabilir. Bu durum, genellikle birkaç saat içinde kaybolur.
Başarısızlık Riski: Ozon tedavisi her hastada aynı etkiyi göstermeyebilir ve bazı durumlarda, tedavi başarısızlıkla sonuçlanabilir. Bu durumda, hastaların alternatif tedavi seçeneklerini değerlendirmeleri gerekebilir.
Bu çalışmada disk fıtığı bulunan ve ozon terapi yapılan 86 hastanın %74'ünde ağrıda tam remisyon rapor edilmiştir.
2. Zambello et al, Epidural steroid injection vs paravertebral O2-O3 infiltration for symptomatic herniated disc refractory to conventional treatment: A prospective randomized study. Rivista di Neuroradiologia 2006; 5:123-127.
Bu çalışmada bel ağrısı olan hastalarda ozon tedavisi ve epidural steroid enjeksiyonunun etkinlikleri karşılaştırıldı. Epidural steroid tedavisi alan 171 hastanın %47'sinde, ozon terappi alan 180 hastanın %77'sinde uzun dönem etkileri mükemmel veya iyi olarak rapor edilmiştir.
Bu çalışmada ozon+perigangliyonik steroid enjeksiyonu ile sadece ozon tedavisi karşılaştırılmıştır. Ozon+perigangliyonik steroid alan grupta %78, sadece ozon alan grupta %70 başarı rapor edilmiştir.
4. Buric J, RM L. Ozone chemonucleosis in no-contained lumbar disc herniations: A pilot study with 12 months follow-up. Acta Neurochir Suppl 2005; 92: 93-7.
Bu çalışmada bel fıtığı bulunan 45 hastada ozon kemonükleoliz ile mikrodiskektomi tedavisi alan hastaların 12 aylık takip sonuçları raporlanmıştır. Ozon tedavi grubunda 27 hastada (%90), mikrodiskektomi grubunda 14 hastada (%93) ağrı ve fonksiyonlarda istatistiki olarak anlamlı düzelme rapor edilmiştir.
5. Muto M, Andreula C, Leonardi M. Treatment of herniated lumbar disc by intradiscal and intraforaminal oxygen-ozone (O2-O3) injection. J Neuroradiol 2004; 31: 183-9.
Bu çalışmada Bel ağrısı ve/veya syatik bulguları olan 2200 hastada intradiskal ve foraminal ozon tedavisinin etkinliği araştırılmıştır. 6 aylık takiplerde %80, 18 aylık takiplerde %75 başarı rapor edilmiştir. Yine bu çalışmada tedavi sonrası radyolojik görüntü takiplerinde hastaların %63'ünde fıtık boyutunda küçülme raporlanmıştır.
Proloterapi, ağrılı eklemlere ve bağlara özel bir solüsyon enjekte edilerek yapılan bir tedavi yöntemidir. Bu solüsyon, vücuttaki doğal iyileşme sürecini uyaran ve hasarlı dokuların onarılmasına yardımcı olan maddeleri içerir. Proloterapi, kronik eklem ağrısı, bağ yırtıkları, tendon zedelenmeleri ve osteoartrit gibi durumların tedavisinde kullanılabilir. Proloterapi (diğer adıyla rejeneratif enjeksiyon terapisi) artrit veya travma nedeniyle zayıflamış eklemleri güçlendirmek için vücudun doğal iyileşme sürecini uyaran tanınmış, cerrahi olmayan bir girişimdir.
Proloterapi işlemi şu adımları içerir:
Ligaman ve tendonlarda gerilme, yırtılma veya parçalanma olduğunda eklemler zayıflar, hareket kabiliyetini yitirir ve ağrı başlar. Anti-inflamatuar ilaçlar ve cerrahi gibi geleneksel yöntemler eklemin stabilizasyonunu sağlamak ve ağrının kalıcı olarak geçmesi için sıklıkla yetersiz kalır.
Proloterapi, bu zayıflamış noktalarda ağrıya sebebiyet veren durumu tedavi ederek eklemin kalıcı olarak stabilizasyonunu sağlama yeteneğine sahiptir. Duruma göre özel seçilmiş maddeler direk olarak ağrıyan veya hasarlı alana enjekte edildiğinde proloterapi hafif, kontrollü bir inflamasyona neden olarak vücudu uyarıp yeni tendon veya ligaman liflerinin yapılmasını tetikler, böylece zayıflamış yapılar güçlenmeye başlar. Eklem sağlamlaştıkça ağrı azalacaktır.
Proloterapi, ağrılı eklemler ve bağlar için bir dizi avantaj sunar:
Proloterapi, kronik eklem ağrısı, bağ yırtıkları, tendon zedelenmeleri ve osteoartrit gibi durumlar yaşayan ve cerrahi müdahaleye uygun olmayan veya bu seçeneği tercih etmeyen hastalar için uygun olabilir. Doktorunuz, proloterapi tedavisinin sizin için uygun olup olmadığını belirlemek için detaylı bir değerlendirme yapacaktır.
Proloterapi, ağrılı eklemler ve bağlarda doğal iyileşme sürecini kullanarak etkili bir tedavi yöntemidir. Bu tedavi, yaşam kalitesini olumsuz etkileyen ağrıları hafifletmek ve hareket kabiliyetini artırmak için uygun bir seçenek olabilir. Eğer eklem ve bağ ağrıları yaşıyorsanız, bir doktora başvurarak proloterapi ve diğer tedavi seçenekleri hakkında bilgi almanız önemlidir.
Proloterapi, özellikle eklem ve bağlarda ağrı ve fonksiyon kaybına neden olan çeşitli durumlar için etkili bir tedavi yöntemi olabilir. İşte proloterapi ile tedavi edilebilecek bazı hastalıklar ve durumlar:
Osteoartrit: Kireçlenme olarak da bilinen osteoartrit, eklemlerde kıkırdak kaybı nedeniyle ağrı ve sertliğe yol açar. Proloterapi, kıkırdak hasarını onarmaya ve eklem fonksiyonunu iyileştirmeye yardımcı olarak ağrıyı hafifletir.
Tendinit: Tendinit, tendonlarda iltihap ve ağrıya neden olan bir durumdur. Proloterapi, tendonların doğal iyileşme sürecini destekleyerek ağrıyı azaltır ve hareket kabiliyetini iyileştirir.
Ligament zayıflığı ve gevşemesi: Proloterapi, zayıf ve gevşek ligamentleri güçlendirmeye ve desteklemeye yardımcı olabilir. Bu, eklem stabilitesini artırarak ağrı ve sertliği azaltır.
Bel ve boyun ağrısı: Proloterapi, bel ve boyun ağrısı için etkili bir tedavi olabilir. Bu ağrılar, faset eklemlerdeki kireçlenme, disk dejenerasyonu veya kas ve bağlardaki zayıflık nedeniyle oluşabilir. Proloterapi, bu bölgelerdeki yapıları güçlendirerek ağrıyı azaltır ve fonksiyonu iyileştirir.
Spor yaralanmaları: Proloterapi, sporla ilgili yaralanmaların tedavisinde de kullanılabilir. Bu tedavi yöntemi, tendon ve ligament yaralanmalarının yanı sıra menisküs yırtıkları ve kas zorlanmalarında da etkili olabilir.
Fibromiyalji: Fibromiyalji, yaygın kas ve iskelet sistemi ağrısı ile ilişkilendirilen kronik bir durumdur. Proloterapi, fibromiyalji hastalarında ağrıyı yönetmeye ve yaşam kalitesini artırmaya yardımcı olabilir.
Bursit: Bursit, eklem yakınındaki bursaların iltihaplanması nedeniyle ağrı ve şişliğe yol açar. Proloterapi, bursitli eklemlerde ağrıyı hafifletmeye ve fonksiyonu iyileştirmeye yardımcı olabilir.
Proloterapi 50 yılı aşkındır yapılmakta olan oldukça güvenilir bir işlemdir. Gereken seans sayısı durumun ciddiyetine ve tedavi edilen alana göre değişir. Ortalama olarak 2 hafta aralarla 4-6 seans yeterli olmaktadır. Bir seans süresince birden fazla ağrılı alan tedavi edilebilir ve birçok hasta bir-iki tedaviden sonra ağrılarının azaldığını veya geçtiğini belirtmektedir. Proloterapinin sunduğu ağrı kontrolü akupunktur, kayropraktiker, fizik tedavi ve ilaçlar gibi diğer ağrı tedavisi yöntemlerine benzememektedir. Proloterapi tendon, kıkırdak ve ligamanları ilgilendiren kronik ağrılı durumlarda her zaman düşünülmelidir. Aynı zamanda spor yaralanmalarında da etkili bir tedavi olan proloterapi Spor Hekimliğinde de bir tedavi olarak düşünülmelidir.
Proloterapi sonrası ağrı, tedavi alanında meydana gelen doğal bir inflamatuar sürecin sonucu olarak ortaya çıkar. İyileşme süreci devam ettikçe, bu ağrı ve rahatsızlık genellikle azalır. Proloterapi sonrası ağrıyı yönetmek için aşağıdaki önerilere uyabilirsiniz:
Doktorunuzun reçete ettiği ağrı kesiciler: İşlem sonrası ağrıyı hafifletmek için doktorunuzun reçete ettiği ağrı kesicileri kullanın. Bu ilaçlar, önerilen dozda ve süre boyunca kullanılmalıdır.
Soğuk kompres uygulaması: İlk 24-48 saat içinde, tedavi edilen bölgeye soğuk kompres uygulayarak ağrı ve şişliği azaltmaya yardımcı olabilirsiniz. Bölgeye 15-20 dakika süreyle buz torbası veya soğuk bir havlu yerleştirin ve bu işlemi birkaç saatte bir tekrarlayın.
Sıcak kompres uygulaması: İlk 48 saat geçtikten sonra, sıcak kompres uygulaması ağrıyı hafifletmeye yardımcı olabilir. Sıcak bir havlu veya ısıtma pedi kullanarak, tedavi edilen bölgeye 15-20 dakika süreyle uygulayın. Bu işlemi günde birkaç kez tekrarlayabilirsiniz.
Fiziksel aktiviteleri kademeli olarak artırın: Proloterapi sonrası ağrı yönetimi, aktivitelerinize yavaş ve kontrollü bir şekilde dönmenizi gerektirir. Hızlı bir şekilde normal aktivitelere dönmeniz ağrının süresini ve şiddetini artırabilir.
Fizik tedavi ve rehabilitasyon: Doktorunuz, proloterapi sonrası ağrı yönetimi için fizik tedavi ve rehabilitasyon programı önerebilir. Bu programlar, esnekliği ve kuvveti artırmaya ve ağrıyı hafifletmeye yardımcı olabilir.
Proloterapi sonrası, hastaların tedavinin başarısı ve hızlı bir iyileşme süreci için dikkat etmesi gereken bazı önemli noktalar vardır. İşte proloterapi sonrası dikkat etmeniz gerekenler:
İyileşme süresine uygun dinlenme: İşlem sonrasında, doktorunuzun önerdiği süre boyunca dinlenmek önemlidir. Bu süre genellikle birkaç gün ila bir hafta arasında değişir.
Ağrı kesiciler: Proloterapi sonrasında hafif ağrı ve rahatsızlık hissedebilirsiniz. Doktorunuzun reçete ettiği ağrı kesicileri kullanarak bu ağrıyı yönetebilirsiniz. Ağrı kesicileri, doktorunuzun önerdiği şekilde ve süre boyunca kullanın.
Anti-inflamatuar ilaçlardan kaçının: Proloterapi, vücudun doğal inflamatuar süreçlerini kullanarak iyileşmeyi teşvik eder. Bu nedenle, işlem sonrası anti-inflamatuar ilaçlar kullanmaktan kaçınmak önemlidir. Eğer ağrı kesici ihtiyacı duyarsanız, doktorunuzun önerdiği ağrı kesici ilaçları kullanın.
Sıcak ve soğuk kompres uygulaması: İşlem sonrasında şişlik ve rahatsızlık oluşması normaldir. Sıcak ve soğuk kompresler, ağrıyı ve şişliği azaltmaya yardımcı olabilir. Doktorunuzun önerilerine göre, sıcak ve soğuk kompres uygulamalarını düzenli olarak yapın.
Fiziksel aktiviteleri kademeli olarak artırın: Proloterapi sonrası, doktorunuzun önerdiği süre boyunca ağır fiziksel aktivitelerden kaçının. Kademeli olarak normal aktivitelerinize geri dönün ve doktorunuzun önerilerini takip edin.
Fizik tedavi ve rehabilitasyon: Proloterapi sonrası, doktorunuz fizik tedavi ve rehabilitasyon programı önerebilir. Bu programlar, esnekliği ve kuvveti artırmaya ve eklem fonksiyonunu iyileştirmeye yardımcı olabilir.
Doktor kontrolü: İşlem sonrası iyileşme sürecini değerlendirmek ve ek tedavi gerekip gerekmediğini belirlemek için doktorunuzla düzenli olarak görüşün.
Unutmayın ki her hastanın durumu ve tedavi süreci farklıdır. İyileşme süreci boyunca doktorunuzun önerilerini yakından takip edin ve herhangi bir sorun veya endişeniz olduğunda doktorunuzla iletişime geçin.
Daha Fazla Bilgi İçin Güvenilir Kaynaklar:
Selektif (seçici) sinir kökü blok prosedüründe, omurilikten çıkan spesifik bir sinir köküne küçük miktarda steroid ve uyuşturucu ilaç enjeksiyonudur. Servikal (boyun), torasik (göğüs) ve lomber (bel) bölgelerinde yapılabilir. Bu enjeksiyon, doktorun hangi sinir kökü veya köklerinin tam olarak neye maruz kaldıklarını belirlemesine olanak tanır. Selektif sinir kökü blok prosedürü, enjekte edilen ilaçlara bağlı olarak tanısal bir test (hangi sinirin dahil olduğunu bulma) veya tedavi amaçlı(ağrıyı azaltan) olabilir.
Selektif sinir kökü blok prosedürü, ayaktan tedavi ortamında gerçekleştirilen minimal invaziv bir tekniktir. Genellikle, işlemin tamamlanması 15 ila 30 dakika sürer.
Selekif sinir kökü bloku prosedürü genellikle floroskopik bir görüntüleme eşliğinde yapılır, hasta skopi masasında eğilimli bir pozisyonda yatar . Etkilenen bölgenin cildi antiseptik bir solüsyon ile temizlenir ve daha sonra lokal anestezi ile uyuşturulur. Ardından bir iğne, floroskopi kılavuzluğu kullanılarak, omurga içindeki uygun konuma yerleştirilir. Uygun iğne yerleşimini doğrulamak için az miktarda kontrast boya enjekte edilebilir.
Seçici bir sinir kök bloğu için son iğne konumu foramen (vertebra cisimleri arasındaki boşluk) aracılığıyla hedeflenen sinir kökünün hemen üstündedir. Genelde lidokain gibi bir lokal anestezi ve deksametazon gibi steroidden oluşan enjeksiyon, etkilenen bölgeye enjekte edilir. Enjeksiyon tamamlandıktan sonra, hasta advers reaksiyonlar açısından bir süre izlenebilir. Enjeksiyondan sonra hastanın ağrısı azalırsa, ağrı yaratan sinir kökü tanımlanmıştır.
Çoğu hasta, enjeksiyon işleminden bir gün sonra normal aktivitelere devam eder. Birçok hasta lokal anestezik enjeksiyonuna bağlı olarak belirtilerin hemen hafiflediğini bildirir ve bunu kortizon etkilerini göstermeye başlayana kadar hafif bir ağrı artışı izleyebilir.
Seçici bir sinir kökü blokundan semptomların rahatlaması olguya göre değişir ve birkaç haftadan birkaç aya kadar sürebilir.
Seçici sinir kök bloklarıyla ilişkili riskler nadirdir, ancak şunları içerebilir: enfeksiyon, kanama ve prosedür sırasında kullanılan ilaçlara alerjik reaksiyon.
Selektif Sinir Kökü Blokajı, omurga kök sinirlerine bağlı ağrıların tedavisinde bir dizi avantaj sunar:
Genellikle seçici sinir kök bloklarıyla tedavi edilen durumlar şunları içerir:
Daha Fazla Bilgi İçin Güvenilir Kaynaklar:
Epidural steroid enjeksiyonları birçok bel ve bacak ağrısı için yaygın bir tedavi seçeneğidir. 1952 yılından beri bel çevresi sorunları için kullanılmaktadırlar ve halen siyatik ve bel ağrısının cerrahi dışı tedavisinin ayrılmaz bir parçasıdırlar.
Enjeksiyonun amacı ağrı kesici olmasıdır ancak genelde epidural steroid enjeksiyonu ilave bir fayda sağlamak için kapsamlı bir rehabilitasyon programı ile birlikte kullanılır.
Enjeksiyonun etkileri geçici olmakla beraber bir hafta ila bir yıla kadar ağrıdan kurtulma şansı verir. Özellikle hastanın bel ve / veya bacak ağrısının akut bir döneminde çok yararlı olabileceği kabul edilir. Önemli olan hastanın rehabilite edici gerdirme ve egzersiz programıyla ilerlemesine izin vermek için yeterli ağrı giderme sağlayabilmesidir.
Epidural steroid enjeksiyonu, ağrıya neden olan sorunlu omurilik sinirleri çevresindeki bölgeye doğrudan ilaç vermeyi içerir. Bu bölgeye epidural boşluk denir ve omurilik sinirleri ve sinir köklerini kaplayan kılıf benzeri koruyucu zarın (dura) etrafındaki boşluktur. Epidural enjeksiyonda ilaç birden çok sinir kökü seviyesinde dağılır.
Faset sendromundan veya omurga artritinden kaynaklanan kronik, yönetilemeyen ağrı ile yaşıyorsanız, bu terapötik yaklaşımlar hem hızlı sonuç vermesi (3-5gün) hem de uzun vadeli (3-6ay) rahatlama sağlayabilmektedir.
Faset eklemleri her omurga seviyesinde bulunur (C1-C2 hariç) ve boyunda ve bel bölgesinde bükülme, dönme, eğilme hareketlerinin yaklaşık% 20'sini sağlar. Göğüs bölgesinin omurgası normal olarak daha az hareketlidir ve az miktarda ileri / geri ve bir miktar yan bükülmelere ve çok az dönmeye izin verir. Ayrıca omurgaların öne doğru kaymasını engeller. Hasarında Spondilolistezis (Bel kayması) gelişebilir.